Görüşmeyi Başlat
1
Bilgi almak ister misiniz?
Kodu Tara
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
ONLİNE MUAYENE
ONLİNE RANDEVU
SONUÇLARI GÖR
Kardiyoloji

Kardiyoloji

Damar Sertliği (Ateroskleroz)

Damar Sertliği (Ateroskleroz) Nedir Nasıl Oluşur?
Ateroskleroz, arter (atar damar) duvarlarının kalınlaşıp sertleşmeDamar Sertliği (Ateroskleroz) Nedir Nasıl Oluşur?si ve iç duvarlarında plakların birikmesidir.

Koroner arterler (kalbi besleyen atar damarlar), aort (kalbin pompaladığı kanı vücuda taşıyan ana atardamar), kol ve bacak arterleri gibi büyük ve orta çaplı damarlarda, damar duvarının en iç kısmındaki endotel tabakasının hasarı ile başlar. Endotel hasarına neden olan faktörlerin başında kan yağlarının (kolesterol ve trigliseridler) yüksekliği, kan basıncının artışı, sigara vb. tütün ürünleri ve şeker hastalığı gelir.

Endotel hasarı sonucunda arter duvarında biriken kolesterol ve diğer yağlar, kalsiyum, trombositler (kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücreler) ve fibrin adı verilen kan pıhtılaşma maddesinden oluşan plaklar, başka maddelerin salınımını uyarırlar. Bu maddeler, damarda hücre çoğalmasına ve sonuçta damarın daha da kalınlaşmasına ve çapının daralmasına neden olur. Böylece damardaki kan akımı ve sonuçta oksijenlenme azalır. Sıklıkla plağın yakınlarında veya plağın parçalanması ile oluşan bir pıhtı, arteri tümden tıkayıp kan akımını durdurur.

Ne Zaman Başlar?
Ateroskleroz, çocuklukta başlar, yavaş seyreden karmaşık bir süreçtir ve etkileri genellikle yaşın ilerlemesiyle belirginleşir. Ancak bazı kişilerde hızlı seyreder ve daha 30’lu yaşlarda damarlara belirgin hasar verebilir.

Hangi Hastalıklara Yol Açar?
Arterlerin ateroskleroz ile daralması veya aterosklerotik zeminde gelişen bir plak ile tıkanması ya da plağın parçalanması sonucu oluşan kan pıhtıları nedeniyle, koroner arterlerden geçen kan miktarı azalır ve kalbin oksijen gereksinimini karşılayamaz(iskemi), oksijen eksikliği göğüs kemiğinin arkasında hissedilen bir ağrı (angina) oluşturur. Eğer kan akımı eski haline gelmezse, beslenmesi bozulan kalp kası (miyokard) hücrelerinde geri dönüşümsüz bir ölüm (nekroz) ve kişide kalp krizi (miyokard infarktüsü) tablosu ortaya çıkar.

Hareketsiz Yaşam ve Kalp Damar Hastalıkları

Fiziksel aktivite yokluğu/azlığı: Hareketsiz bir yaşam tarzını sürdürmek, koroner kalp hastalığı riskine davetiye çıkarmaktır. Düzenli olarak, orta ve ortanın üzerinde yoğunluklarda yapılan aktivite sizi kalp ve damar hastalıklarına karşı korur. Aktivitenizin düzeyi ne kadar artarsa yararı da o denli fazla olur.

Günlük Yaşamda Egzersiz
Egzersiz, kan kolesterolünüzü, diyabet ve fazla kilolarınızı kontrol altında tutacağı gibi, bazı kişilerde kan basıncını da düşürebilir.

Başarılı bir egzersiz için öneriler:
-Eğer uzun süreden beri hareketsiz ve çok oturan, fazla kilolu ve koroner kalp hastalığı ya da diğer bir kronik sağlık sorunu olan bir kişi iseniz, fiziksel aktivite programına başlamadan önce hekiminize danışınız.
-Eğlenceli bulduğunuz yorucu olmayan aktiviteleri seçin. Arada bir farklı egzersizler yaparak sıkılmamaya çalışın.
-Hava koşullarına ve aktivitenize uygun rahat kıyafetler, ayağınıza uyan ayakkabılar seçin.
-Aktivite için uygun zaman ve yer bulun. Egzersizi alışkanlık haline getirmeye çalışın ancak esnek olun. Eğer bir sefer atlarsanız, egzersizi günlük aktivitenizin içine yerleştirin. Müzikle egzersiz yapmak daha eğlencelidir..
-Aktivitenizle çocuklarınıza örnek bir model oluşturun.
-Özellikle başlangıçta kendinizi aşırı yormaktan kaçının. Giderek egzersizin süre ve şiddetini arttırın. 
-Aktivitelerinizi kaydedin. Belirli hedeflere ulaştığınızda kendinizi ödüllendirin. Hiç bir şey başarı kadar büyük motivasyon oluşturmaz.

Kalp Kapak Hastalıkları

Kalp içerisinde kanın bulunduğu dört adet odacık bulunmaktadır. Bunlardan ikisi sağ, diğer ikisi sol kalp yarımında bulunmaktadır. Kalbe doku ve organlardan gelen kan ilk önce sağ atriuma(9) gelir ve buradan trikuspit(15) kapak aracılığı ile sağ ventriküle(10) geçer. Sağ ventrikülden pulmoner kapak(17) vasıtasıyla oksijenlenmesi amacıyla akciğerlere geçiş yapar. Oksijenden zenginleşen kan, kalbin sol tarafında bulunan sol atrium(11) bölümüne gelir ve mitral kapaktan(16) geçerek sol ventriküle(13) dökülür. En son olarak kalbin her kasılmasıyla aort kapaktan geçerek vücudumuza gönderilir.

Kapaklar kanın ileri doğru gönderilip geri kaçmasına engel olan yapılardır. Kanın ileri doğru gitmesini engelleyen veya geri kaçmasına neden olan durumlarda ise kalp üzerine yük binmekte, hem kalp hem de kana ihtiyacı olan organlarda sorunlar çıkmaya başlar.

Kapak Hastalığına Neler Neden Olur?
- Romatizmal ateş
- İnfektif Endokardit
- Kalp kası hastalıkları (kardiyomiyopati)
- Hipertansiyon
- Mitral Kapak Prolapsusu(MVP): Mitral kapakçıkların kalp hareketleri ile sol atriuma geri kaçmasıdır.
- Fibrokalsifik dejenerasyon
- Kapak anulus genişlemesi (bağ dokusu hastalıkları, aort anevrizmalar, tümörler, bazı ilaçlar)

Kapak Hastalıkları Belirtileri Nelerdir?
- Yorgunluk
- Çarpıntı
- Nefes darlığı
- Bacaklarda şişlik
- Emboli (pıhtı atması)
- Felç
- Ritm problemleri

Kapak Hastalıklarının Türleri Nelerdir?

1. Aort Kapak Hastalıkları
Aort kapak stenozu (darlık): Romatizmal ateş, ileri yaşa bağlı dejenerasyon, doğumsal bikuspit aort hastalığı(Resimde bikuspid ve normal kapak görülmektedir) en sık görülen nedenlerindendir.

Aort stenozunun tedavisinde uygulanan açık kalp ameliyatında yapısı bozulmuş olan kapağın yerine mekanik (resim 4) veya biyoprotez kapak yerleştirilir. Mekanik kapak kullanımı sonrasında ömür boyu kan sulandırıcı ilaçlar kullanımı gerekmektedir. Aort kapağının yapısının bozuk olduğu kimi durumlarda (hastanın yaşının genç olması, hamilelik beklentisi veya kan sulandırıcı ilaç kullanmasının sakıncalı olduğu durumlar) ise biyoprotez kapak ile replasman veya kommusürotomi uygulanabilir. Aynı seansta kapak ameliyatlarına ek olarak koroner arter bypass işlemleri v.b uygulamalar yapılabilir

Aort kapak yetmezliği: Marfan sendromu gibi bağ dokusu hastalıkları, aort anevrizmaları, travma, kardiyomiyopati gibi hastalıklardan sonra ortaya çıkar. Aort stenozundan farklı olarak kanın kalpten çıkışında kısıtlama olmamakla beraber kalp atımından sonra kanın geriye kaçması söz konusudur. Bu durumda uygulanan cerrahi işlem, stenozda olduğu gibi mekanik veya biyoprotez kapakların takılmasıdır. Ayrıca uygun durumlarda sadece kapak tamiri ve/veya kapak koruma operasyonları da uygulanmaktadır

Stenoz ve yetmezliğin beraber olduğu durumlar: Özellikle romatizmal ateş hastalığından sonra sıklıkla stenoz ve yetmezlik bir arada bulunabilir. Tedavi prosedürleri aort stenozu ve yetmezliğinden farklı değildir.

2. Mitral Kapak Hastalıkları
Mitral kapak stenozu (darlık): Romatizmal ateş hastalığına bağlı görülen en sık kapak hastalığıdır. Akciğerlerden gelen kanın mitral kapak aracılığı ile kalbin sol atriumundan sol ventriküle geçişinde problem vardır. Buna bağlı olarak nefes darlığı, çarpıntı, ritm problemleri, emboli ve kalp yetmezliği bulguları ortaya çıkabilir. Mitral kapak stenozunun açık kalp ameliyatı ile tedavisinde mekanik ve biyoprotez kapak ile değişimi (replasman) yanında hastanın uzun dönemli kan sulandırıcı kullanmasında sakınca olduğu durumlarda açık/kapalı kommusürotomi ameliyatı yapılabilir.

Mitral kapak yetmezliği: Romatizmal ateş, mitral prolapsus, korda rüptürü, infektif endokardit, iskemi sonrası ortaya çıkabilir. Mitral yetmezliğinde; kapağın tam kapanamaması nedeniyle kanın kalp içerisinde göllenmesi sol ventrikülde yüklenmeye neden olur. Yetmezliğinin nedenine göre aynı mitral stenoz ameliyatlarında olduğu gibi mekanik kapak, biyoprotez kapak ile replasmanı yapılabilir. Aynı şekilde kan sulandırıcı kullanması sakıncalı olan veya mitral kapağın anatomik olarak yapısının sağlam olduğu ancak kapağın kapanmasına engel olan durumlarda (ileri hipertansiyon ile kalp kasında büyüme, korda rüptürü, iskemi vb) mitral kapak tamiri ameliyatı (annuloplasti ameliyatı v.b) uygulanabilir. Tamir esnasında “ring” adı verilen kapak benzeri protezler kullanılır. Mitral kapak prolapsusu ise %1-2 oranında toplumda görülür ve özellikle genç bayanlarda saptanmaktadır. Bu hastalarda ritm problemi çok sık görülür ve nadiren kapak yetmezliğinin ciddi olduğu durumlarda açık kalp operasyonu gerekebilir. Cerrahi uygulama mitral kapak yetmezliği ameliyatında olduğu gibidir.

3. Diğer Kapak Hastalıkları
Trikuspid ve pulmoner kapakların hastalıkları çok nadir olarak tek başına bulunmaktadır. Genelde aort ve mitral kapak hastalıklarına eşlik ederler ve tedavi edilirken bu hastalıklarla olan beraberliklerine göre plan yapılmaktadır. Özellikle trikuspit kapağın hastalığı diğer kapak hastalıklarına eşlik eder ve genelde yetmezlik şeklinde görülür. Tedavisinde ring annuloplasti operasyonu yapılabildiği gibi özel dikiş teknikleri ile de yetmezlik düzeltilebilir.

Kapak hastalıklarına eşlik eden diğer kalp hastalıkları nelerdir? Özellikle aort kapak stenozları ile koroner arter hastalığı birlikteliği sıktır. Belli bir yaş grubunu geçen ve kapak hastalığı bulguları veren hastalara koroner arter sistemini değerlendirmek üzere koroner anjiyografi uygulanmaktadır. Koroner arterlerde ciddi darlıkları saptanan hastalarda aynı seansta koroner arter bypass operasyonu da uygulanabilmektedir.

Kalp Krizi

Kalp kasınızın (miyokard) yaşamını sürdürebilmesi için oksijene ihtiyacı vardır ve bu oksijen kan yolu ile gelir. İşte kalp kasınıza oksijen taşıyan kanın geçtiği koroner damarların daralması ya da tamamen tıkanması sonucu kalp kasına gelen kan azaldığında veya tümden kesildiğinde kalp krizi ya da doktorların dediği gibi miyokard infarktüsü oluşur. Kalbe oksijeni taşıyan koroner damarların,  plak adı verilen, kolesterol ve diğer maddelerin birikmesi ile oluşan yapılarla kalınlaşıp sertleşmesi ateroskleroz olarak tanımlanır. Koroner damarların içindeki plak parçalandığında içinden çıkan maddeler plağın etrafında bir kan pıhtısı oluşturur. Bu pıhtı damarı tıkayıp kalp kasına kan gelemediğinde, yani kalp kası oksijenden yoksun kaldığında, iskemi dediğimiz durum ortaya çıkar. İskemi sonucu kalp kasının bir kısmında geri dönüşü olmayan bir hasar veya hücre ölümü oluştuğunda kalp krizi (miyokard infarktüsü) oluşur.

Kalp Krizinden Korunmak İçin;
-Sigarayı bırakın.
-Daha fazla hareket edin.
-Beslenmenize dikkat edin.

Gayet basit gibi görünüyor ama neden hala kalp krizi ve inme dünyada 1 ve 3 numaralı ölüm nedenleri olarak kalmayı sürdürüyor? Çünkü ne yazık ki, aşağıdaki kalp dostu öneriler her zaman dikkate alınmıyor.

-Sigarayı bırakın.
-Her gün aktif olun.
-Sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olun. Bunun için VKİ (vücut kitle indeksi) cetvellerinden yararlanın.

-Kan kolesterolünüzü düşürün: Doymuş (tereyağ gibi oda ısısnda katı olan yağlar) ve trans yağları (katı margarinler) tüketmeyin, total kolesterolü 200 mg/dL’nin altına çekin. Risk düzeyinize göre, LDL kolesterolü, kalp hastalığı riskiniz düşük ise 160, orta derecede ise 130 ve yüksek ise 100 mg/dL’nin altına indirin.

-HDL (iyi) kolesterol – erkeklerde 40 mg/dL kadınlarda 50 mg/dL veya üzeri olmalı.

-Trigliseridler 150 mg/dL’den düşük olmalı.

-Kan basıncını düşürün: Hedef  <120/80 mmHg

Diyabetiniz varsa mutlaka kontrol ettirin. Çünkü diyabetlilerde sıklıkla mevcut olan yüksek kolesterol,  yüksek tansiyon, sigara, şişmanlık ve hareketsizlik gibi risk faktörleri nedeniyle kalp damar hastalığı riski 2-4 kat artmıştır.

-Stresi azaltın. Stres, sigara içmenize veya fazla yemenize neden olabilir.

-Alkolü sınırlayın. Alkolün fazlası tansiyonu ve trigliserid düzeylerini yükseltir, kalpte ritim bozukluğuna neden olabilir.

Kalp Krizinde Tanı Yöntemleri
Kalp krizi geçiren hastalara pek çok tanısal testler veya birtakım işlemler yapıldığını duymuşsunuzdur. Bu testlerin neler olduğunu, doktorların hangi amaçla bunlara başvurduğunu temel düzeyde de olsa bilirseniz kendinizi daha güvende hissedeceğinizi, size yapılan işlemler konusunda hekiminizin açıklamalarını daha kolaylıkla anlayabileceğinizi düşündüğümüz için size bu bilgileri açıklayarak aktarmayı uygun gördük.

Aşağıda yer alan kan testleri ve diğer tanı yöntemleri sayesinde doktorunuz;
-Gerçekten bir kalp krizi geçirip geçirmediğinizi,
-Eğer geçirdiyseniz bu krizin kalbinize ne oranda zarar verdiğini,
-Kalbinizi besleyen koroner arterlerinizdeki hastalığın (KAH) derecesini,
-Eğer size daha önce KAH tanısı konmamış ise, diğer bir deyişle, bu kalp krizi, kalp damarlarınızdaki hastalığın bugüne kadar olan ilk belirtisi ise, bundan sonrası için  hangi tedavi yöntemlerinin ve yaşam tarzı değişikliklerinin kalbinizi koruyacağını ve ileride ciddi tıbbi sorunlarla karşılaşmanızı önleyeceğini belirler.

Bu tanı yöntemleri girişimsel ve girişimsel olmayan yöntemler olarak ayrılırlar. Tıp dilinde genel olarak girişimsel yöntemler, invaziv yöntemler olarak da bilinir. Bir yöntemin girişimsel olması, yöntemin uygulanması sırasında hastanın vücuduna dışarıdan herhangi bir alet yerleştirilmesi ya da sıvı vs. verilmesi, anlamına gelir.

Girişimsel yöntemler çok çeşitlidir, hem tanı hem de tedavi amaçlı kullanılırlar. Örneğin basit bir kan testi için damardan kan alma işlemi veya vücuttaki bir boşluğa tüp veya cihaz yerleştirilmesi bir girişimsel yöntem olduğu gibi, açık kalp ameliyatları gibi büyük cerrahi işlemler de girişimsel yöntemler arasında yer alır.

Girişimsel Tanı Yöntemleri
Kan testleri: Hastanın kalp krizi geçirdiğini doğrulayan ve krizin kalp kasında oluşturduğu hasarın yaygınlığını, gelecekte hastanın ne kadar risk altında olduğunu, koroner arter hastalığının  derecesini gösteren ve en uygun tedavi şeklini belirlemeye yardımcı olan bazı testlerdir.

Enzimler: Kalp krizinin erken evresinde, genellikle göğüs ağrısı ile kişi ilk acil servise başvurduğunda istenen, erken evrede olayın bir kalp krizi olup olmadığını doğrulayan testlerdir, bunlara kalp hasarı göstergeleri ya da kalp enzimleri denir. Bu enzimler normalde, ağırlıklı olarak kalp kası hücrelerinin içinde bulunurlar, eğer kişi kalp krizi geçiriyorsa, bu sırada oksijensizlik nedeniyle beslenemeyip hasar gören kalp kası hücrelerinden kana geçerler. Kalp kası hasarının tanısında en sık kullanılan enzim testlerinin başında kreatin kinaz gelir, enzimin İngilizce adının ilk harflerinden dolayı kısaca CK olarak bilinir. Bu enzimin özellikle kalp kasına özgü olan bir bölümü CK-MB olarak bilinir, kalp krizi geçirmekte olan kişinin kanında, kalp krizinin en önemli belirtisi olan göğüs ağrısının (oksijen eksikliğine bağlı iskemik ağrı) başlamasından sonraki ilk 6 saat içinde kişinin kanında, normale göre belirgin derecede artar, olayın 18. saatinde en yüksek düzeyine ulaşır ve 24-36 saat içinde tekrar normal bir kişideki düzeyine iner. Ancak kişi büyük bir kriz geçirmiş ya da kriz erken dönemde farkedilip tedaviye geçilmemiş ise, enzimin normale dönüşü 36 saatten geç olabilir.

Troponinler: Kalp krizinin doğrulanmasında kullanılan diğer kan testleri arasında, yine kalp kası hücrelerinde bulunan proteinler olan troponinler çok önemlidir. Troponinlerin farklı çeşitleri vardır, bunlardan özellikle troponin T (cTnT) ve troponin I (cTnI) normal bir kişinin kanında çok düşük düzeylerde bulunurken, göğüs ağrısının başlamasından sonraki ilk 4-6 saat içinde kişinin kanında, normale göre belirgin derecede artar. Olayın 10-24. saatinde en yüksek düzeyine ulaşır ve yüksekliği 10-14 gün sürer. Kalp kasında CK-MB testi ile saptanamayacak kadar küçük hasarların (bunlara mikroinfarktlar denir) saptanmasına olanak sağlayan çok hassas kan testleridir.

Trigliseridler: Vücutta yapılan ya da gıdalarla dışarıdan alınan vücut yağlarındandır. Şişmanlık, aşırı hareketsizlik, sigara, özellikle aşırı alkol almak ve pilav, makarna, ekmek, hamur işleri, tatlılar gibi karbonhidratlı gıdaların aşırı tüketilmesi (günlük toplam kalorinin %60 veya daha fazlasının karbonhidrat olması) kanda trigliserid düzeyinin normalden yüksek olmasına yol açar. Bu durum, damar sertliği için bir risk faktörü oluşturur. Sıklıkla buna kanda kolesterol yüksekliğinin de eşlik ettiği görülür. Kalp hastalığı olan pek çok kişide ve özellikle şeker hastalarında, vücutta trigliserid yapımının aşırı artması sonucu, kan trigliserid düzeyi yüksek bulunur.

Kan Testleri Dışındaki Diğer Girişimsel Tanı Yöntemleri
Transözofajiyal (Yemek Borusu Yolu İle) Ekokardiyografi

Ekokardiyografi, yüksek frekanslı ses dalgaları yolu ile (ultrason) kalbin, ana atardamar (aorta) ve koroner damarların iç yapısının ayrıntılı olarak görüntülenmesi ve işlevlerinin incelenmesidir. Yaygın olarak kullanılan yüzeyel ekokardiyografi (transtorasik) yönteminin yetersiz kaldığı bazı durumlarda, yemek borusu (özofagus) yolu ile ekokardiyografi yapılır. Bu durumlar şu şekilde sıralanabilir: Kalpte pıhtı veya enfeksiyon varlığının araştırılması, yapay kapak işlevlerinin değerlendirilmesi, ana atardamar-aort yırtılmalarının aranması, kalp deliklerinin incelenmesi, kalp kapak yetersizliklerinin ciddiyetinin belirlenmesi, kalp kapak tamiri veya kalp deliklerinin kapatılması ameliyatları sırasında ve sonrasında, işlem başarısının değerlendirilmesi. 
İşlem 10-30 dakika sürer.

Miyokard Perfüzyon Sintigrafisi (Talyum testi)
Kalp kasına ulaşan kan miktarı değerlendirilerek kişide koroner arter hastalığı (KAH) bulunup bulunmadığının anlaşılmasına yarayan bir görüntüleme yöntemidir. Uygulanan stres testinin sonunda film için düşük miktarda radyasyon içeren bir radyoaktif ilaç (talyum) damar yoluyla enjekte edilir. Talyum kan akımı yoluyla koroner arterlere ve oradan kalp kasına ulaşır. Ardından özel bir kamera yardımıyla verilen radyoaktif maddenin kalp kasında nasıl dağıldığını gösteren görüntüler elde edilir. Görüntüler bir bilgisayar yardımıyla düzenlenerek, değerlendirilir. Kalp kasına giden kan miktarı ile doğru orantılı olarak talyum miktarı da artar ya da azalır. Böylece koroner arterlerin beslediği kalp kası görüntülenerek koroner arterlerdeki darlık ya da tıkanıklıkların derecesi hakkında, kalp krizinin kalbe verdiği hasarın boyutu konusunda bilgi edinilir. Ayrıca kişinin uygulayabileceği en üst egzersiz düzeyinin saptanmasına yardımcı olur.

Egzersiz Stresi İle Talyum Testi
Koroner arter hastalığı bazı kişilerde sadece kalbin stres altında olduğu ve daha fazla kana ihtiyaç duyduğu durumlarda saptanabilir. Bu nedenle talyum testi genellikle dinlenme ve stres sonrası olmak üzere iki çalışma şeklinde gerçekleştirilir. Kalpte stres yaratmak amacıyla yapılan egzersiz bir koşu bandı veya bisiklet yardımıyla olabilir. Egzersiz kalbin daha fazla çalışmasını ve kan ihtiyacının artmasını sağlayarak tıkanıklık ve daralmaların varlığını saptamaya yardımcı olur. Kişi en üst egzersiz düzeyinde iken talyum kana enjekte edilerek gama kamera aracılığı ile kalp kasının resimleri çekilir.

Kalp Kateterizasyonu  ve Anjiyografi
Kalp boşluklarının ve koroner arterlerin, kontrast maddenin (bir çeşit tıbbi boya maddesi) toplar damarlardan kana kateter denilen bir tüp aracılığı ile enjekte edilmesi sırasında görüntülenmesi ve “X” ışınları kullanılarak hareketli film çekilmesi esasına dayanır. Kalp damar hastalıklarının tanısında en yararlı ve doğru bilgi veren yöntemlerin başında gelir. Atardamarların nerede daraldığını ya da tıkandığını, kalp kasının ne kadar iyi çalıştığını, kalbin içindeki kan basıncını ve oksijen düzeyini gösterir. Elde edilen veriler tedavinin yönlendirilmesinde çok değerlidir ve çoğu hastada tedavi stratejisinin seçimi için temel belirleyici olmaktadır. Günümüzdeki teknolojik koşullar ve bilgi birikimi sayesinde, adı geçen işlemlerin başarı oranı % 99’un üzerindedir. İşlem 2-3 saat sürer.

Elektrofizyolojik Testler
Kalbin, kasılmasını sağlayan özelleşmiş bir elektrik iletim sistemi vardır. Bu sistemde, sağ kulakçıkta yer alan ana merkezden (sinüs düğümü) çıkan uyarılar, kulakçıklarla karıncıklar arasında yer alan bir ara istasyondan (atriyoventriküler düğüm) kısa bir bekleme ile geçtikten sonra yine özelleşmiş iletim yolları ile karıncıklara yayılır ve böylece ana merkezde üretilen elektriksel uyarı tüm kalp kası hücrelerine iletilerek kalbin kasılmasını sağlamış olur. 
Çok çeşitli nedenlerle kalbin bu normal uyarı ve ileti sisteminde aksamalar oluşabilir. Bazen de doğuştan olan ek yollar iletimde adeta kısa devrelere yol açarak taşikardi dediğimiz hızlı kalp atışlarına neden olabilirler. Ayrıca bazen kalbin herhangi bir yerinden kalbin yukarıda sözü edilen ana uyarı merkezinin denetimi dışında uyarılar çıkabilir ve hızlı atışlara neden olabilir.

Elektrofizyolojik testler olarak bilinen bu tanı yöntemi ile kasık ve/veya boyundan damar içine yerleştirilen ince kılıflardan geçirilerek kalbe ulaştırılan elektrod kateter denilen ince teller yardımıyla kalbin içinden doğrudan alınan elektrik sinyalleri, gelişmiş bilgisayarlar aracılığı ile değerlendirilerek normalden sapmalar araştırılır. Bu sayede kalbin ana merkez uyarı sisteminin iyi çalışıp çalışmadığı ve uyarıları ileten sistemin işlevini güvenle görüp görmediği anlaşılabilir. Çoğu kez hızlı atma şeklinde çarpıntı (taşikardi) yakınması olan hastalarda, hastanın yakınma nedeni olan hızlı atışlar özel yöntemlerle kalbin içine yerleştirilen bu tellerden (çalışmanın amacına ve ritim bozukluğunun türüne göre 2-4 adet) verilen uyarılarla oluşturularak meydana geliş nedenleri araştırılır.

Tanısal amaçla yapılan elektrofizyolojik testler 30-60 dakika kadar sürer. Eğer tedavi edici bir girişim gerekirse bu 1-4 saat kadar sürebilecek bir işlemdir.

Elektrofizyolojik testlerle elde edilen veriler başka bir tanı yöntemi (örneğin EKG) ile sağlanamaz. Çoğu kez diğer tanı yöntemleri yetersiz kaldığı zaman uygulanır.

Girişimsel Olmayan Tanı Yöntemleri
Elektrokardiyografi (EKG)

Kalbin elektriksel aktivitesini ölçen bir yöntemdir. Kalp, sağ kulakçıktaki sinüs düğümü denilen bir yapıdan çıkan elektrik uyarıları ile çalışır. Normalde dakikada 60-80 defa çıkan bu uyarılarla önce kulakçıklar kasılır ve içindeki kanı karıncıklara boşaltırlar, daha sonra ise (belli bir gecikmeden sonra) karıncıklar kasılır ve kulakçıklardan kendilerine gelen kanı aorta ve akciğer atardamarına (pulmoner arter) atar. Kalpte oluşan bu elektrik akımlarının kağıda yazdırılma işlemine elektrokardiyografi (EKG, elektro, elektrokardiyogram) denir. Bu akımlar milivoltlar düzeyinde yani oldukça düşük amplitüdlü oldukları için bunların yülseltilerek yazdırılmaları gerekir ki bu işi EKG cihazları yapar. 
EKG, kalbin özellikle ritmi, damar hastalıkları, kalp krizi ve kalbin kasının kalınlaşmaları hakkında değerli bilgiler verir. EKG; basit olması, hasta açısından zahmetsiz olması, her yerde uygulanabilir ve ucuz olması nedeniyle yaygın olarak kullanılır.

Egzersiz Stres Testi (Eforlu EKG)
Koroner arter hastalığı bazen sadece kalbin stres altında olduğu ve daha fazla kana ihtiyaç duyduğu durumlarda saptanabilir. Kalpte stres yaratmak amacıyla yapılan egzersiz bir koşu bandı veya bisiklet yardımıyla olabilir. Egzersiz kalbinizin daha fazla çalışmasını ve kan ihtiyacının artmasını sağlayarak, kalbi besleyen koroner damarlara gelen kan miktarının azaldığını, tıkanıklık ve daralmaların varlığını gösterir. Ayrıca, doktorun, hastası için uygun olan egzersiz tipini ve düzeyini saptamasına yardımcı olur.

Ambulatuvar EKG İzlemi (Holter izlemi)
Kalp atımlarının düzeninin değişmesine aritmi denir. Aritmide, atımlar arasındaki aralıklar kısalabilir, uzayabilir ve atım sayısının anormal ölçüde artabilir (taşikardi) veya azalabilir (bradikardi). Koroner kalp hastalıkları, kalp kası hipertrofisi (kalınlaşması), kalp kasının iltihabi hastalıkları, kapakçık hastalıkları, kalpte bazı elektrofizyolojik anormallikler aritmiye neden olur. Bunun dışında metabolik bozukluklar, elektrolit denge bozuklukları, tütün, alkol, stres, kafein, diyet ilaçları, soğuk algınlığı ilaçları da aritmi nedeni olabilir.

Normal EKG tekniği ile saptanamayan aritmilerin tanısında Ambulatuar EKG İzlemine başvurulur. Bu yöntemde, kalp ritmi, hastaya takılan holter adı verilen portatif bir  cihaz ile 24 saat takip edilip kaydedilir.

Tansiyon holteri ise hastaların tansiyonunun 24 saat boyunca, gün içinde, gerçek hayat koşulları altında gösterdiği dalgalanmayı ve uyku sırasındaki tansiyon değerlerini kaydeder.

Ekokardyiografi (Eko) 
Bir ultrasonografi yöntemidir, ses dalgaları aracılığı ile kalbin yapısı ve hareketlerinin görüntülü olarak incelenmesini sağlar. Aynı zamanda kalp genişliğinin ne kadar olduğu, kalp kasının kalınlığı konusunda da bilgi verir. Ekokardiyografi işlemi sırasında kullanılan ve monitöre (ekran) bağlı mikrofon benzeri bir gönderici kalbe insan kulağının duyamayacağı yükseklikteki ses dalgalarını gönderir. Bu dalgalar ekranda kalbin bir görüntüsünü oluşturur. Bu görüntü kalbin ve kalp kapaklarının durumu ve işleyişi hakkında doktora görsel bir bilgi verir. Güvenli ve acısız bir uygulamadır.

Kalbin Direkt Grafisi
Kalbin, aortun, pulmoner arterin (akciğer atardamarı), akciğerlerin ve göğüs duvarının röntgen (X-ışınları) kullanılarak çekilen  filmidir. Kalbin sınırlarını, şeklini, büyüme olup olmadığını gösterir. Ancak, kalbin içindeki yapıları göstermez. 

Kalbin Bilgisayarlı Tomografisi
Kalbin bilgisayarlı tomografi ile görüntülenmesi, aort hastalıkları, kalp içindeki kitleler ve kalbi saran zar olan perikardın hastalıklarının tanısında kullanılır.

Bilgisayarlı tomografi,  X-ışınları kullanılarak vücudun incelenen bölgesinin kesitsel görüntüsünü oluşturmaya yönelik radyolojik teşhis yöntemidir. Bilgisayarlı tomografide normal röngen filmlerinde görülmeyen yumuşak doku detayları görülebilmektedir. İnceleme sırasında hasta bilgisayarlı tomografi cihazının masasında hareket etmeksizin yatar. Cihaz bir bilgisayara bağlıdır. X-ışını kaynağı incelenecek hasta etrafında 360 derecelik bir dönüş hareketi gerçekleştirirken, oyuk boyunca dizilmiş dedektörler tarafından x-ışını demetinin vücudu geçen kısmı saptanarak elde edilen veriler bir bilgisayar tarafından işlenir. Sonuçta dokuların birbiri ardı sıra kesitsel görüntüleri oluşturulur. Oluşturulan görüntüler bilgisayar ekranından izlenebilir. Ayrıca görüntüler filme aktarılabileceği gibi gerektiğinde tekrar bilgisayar ekranına getirmek üzere optik diskte depolanabilir.

Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)
PET, insan vücudundaki organ ve dokuların metabolik hızlarını (glukozu kullanma hızlarını) belirleyen ve son yıllarda ülkemizde de hızla yaygınlaşan güvenilir bir görüntüleme yöntemidir. Glukoz floresans oluşturucu bir madde ile işaretlenip, pozitron ışıması yapan ve dokuda sinyal oluşturan sıvı madde haline dönüştürülerek damar yolu ile hastaya enjekte edilir. PET cihazını çepeçevre saran ve detektör olarak adlandırılan algılayıcılar, dokulardan oluşan bu sinyalleri toplayarak kaydeder. Kaydedilen bu sinyaller elektronik ortamda bilgisayarlar aracılığı ile görüntüye dönüştürülür. Bu şekilde vücuttaki normal ve anormal (metabolik aktiviteleri normale göre azalmış ya da artmış) bölgeler üç boyutlu olarak görüntülenir.

Kalp krizi sonrası kalp kasında doku hasarı oluşabilir ve hasarlı dokuda metabolik aktivite yavaşlar. PET, kalp kasında oluşan ve metabolizmanın azaldığı bu hasarlı bölgeyi güvenilir bir şekilde göstermektedir. Özellikle baypas uygulanması düşünülen hastalarda bu durum önem taşımaktadır. Kalp kasında belirgin harabiyet saptanan hastalar baypas ameliyatından yeterli yarar görmemektedir. PET / BT: PET tetkiki sonrasında vücudun bilgisayarlı tomografik tetkiki yapılarak yine üç boyutlu olarak görüntüler elde edilir. PET incelemesinde anormal olarak izlenen bölgenin tomografik görüntüde vücuttaki hangi organ veya yapıya ait olduğu belirlenir.

Kalp Krizi Belirtileri Nelerdir, Ne Yapmalı?
Bazen kalp krizi çok ani ve şiddetli bulgular ile başlar ve kolayca tanı konabilir. Ancak pek çok kişide olay yavaş ve hafif bir ağrı veya rahatsızlık hissi ile başlar ve ne olduğu anlaşıldığında hasta için geç kalınmış olabilir. Kalp krizi belirtileri:

Göğüste ağrı ya da rahatsızlık hissi. Sıklıkla göğsün ortasında, birkaç dakika süren, bazen azalıp artabilen, basınç, sıkıştırma, dolgunluk ya da ağrı hissi tarzındadır.

-Vücudun üst kısımlarında diğer bölgelerde rahatsızlık hissi. Bir kolda veya her ikisinde, sırtta, çenede veya midede ağrı ya da rahatsızlık hissi.
-Nefes alıp vermede güçlük. Göğüste ağrı ya da rahatsızlık hissi ile birlikte veya tek başına solunum güçlüğü.
-Diğer belirtiler. Soğuk terleme, bulantı veya baş dönmesi göğüs ağrısı ya da göğüste rahatsızlık hissi.

Hem kadın hem de erkeklerde kalp krizinin en sık belirtisi göğüs ağrısı ya da rahatsızlık hissidir. Ancak, kadınlarda diğer bulgular da sıklıkla göğüs ağrısına eşlik eder.

Emin olunamadığı durumlarda bile yukarıdaki belirtiler ve kalp krizi kuşkusu olduğunda mutlaka en kısa sürede (5 dakikadan fazla beklenmemeli) acil yardım ve ambulans çağrılmalıdır. Burada dakikalar önemlidir ve hızlı hareket ederek bir yaşamı belki de kendi yaşamınızı kurtarabilirsiniz. Ambulansın gecikmesi halinde hasta bir taksi ile derhal acil servise getirilmeli ve eğer hastaya yardımcı olabilecek kimse yoksa arabayı hastanın kendisi kullanmamalıdır.

Kalp Yetersizliği

Kalp yetersizliği, kalp perfomansının azalması sonucu, kalbin doku ve organlara gerekli ve yeterli kanı gönderememesi sonucu ortaya çıkan klinik bir tablodur.

Kalp yetersizliği herhangi bir yaşta gelişebilir, ancak ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığı artar. Toplumda, 85 yaşta ise %15’e kadar çıkmaktadır. 65 yaş üstü kişilerde en sık hastaneye yatış nedenidir.

Kalp Yetersizliğinde Görülen Yakınmalar

- Nefes Darlığı
Nefes darlığı, kalp yetersizliğinde en sık görülen en önemli yakınmadır. Hemen hemen kalp yetersizlikli olguların tamamına yakınında gözlenir. Önceleri ağır eforu (örn. merdiven çıkma) takiben ortaya çıkar. Hastalık ilerledikçe daha hafif eforlarda (örn. düz yolda yürümekle) hastayı durup dinlenmek ihtiyacında bırakır

- Çarpıntı
Kalp yetersizliğinin belirtisi olarak çarpıntı, düzenli vurular veya düzensiz vurular şeklinde hissedilebilir. İstirahatte nabızdan bakılan kalp atım sayısı dakikada 90-100 üzerine çıkmışsa çarpıntı yakınmanızın doğru olduğunu düşünebilirsiniz.

- Çabuk Yorulma
Kalp yetersizliği olanlarda başlangıçta ağır aktiviteler sırasında (koşma, merdiven çıkma vb.) hastalık ilerledikçe daha hafif aktiviteler (düz yolda yürüme vb.) ve daha ileri evrede ev içinde günlük aktiviteler sırasında ( bulaşık yıkama, banyo yapma, ev temizliği, giyinme-soyunma vb) ortaya çıkan çabuk yorulma ve bitkin düşme yakınmaları görülür.
Yorgunluk ve bitkinlik, kalbin azalmış pompalama yeteneğine bağlı kas ve dokulara gereğinden az kan ulaşması sonucu oluşur.

- Ayak veya Bacak Şişliği
Ayak ve bacak şişliği, vücutta sıvı birikmesi sonucu gelişir. Bu kalp yetersizliğinin kötüleştiğine ilişkin belirti olabilir. Ayaklarda şişlik oluştukça, günlük giyilen ayakkabılar daha dar gelmeye başlar. Bacaklarda oluşan şişlik parmakla basılınca bir süre için iz bırakır. Yer çekiminin etkisiyle, günün ilerleyen saatlerinde ayak ve bacaklardaki şişlik artar. Uzanma veya dinlenme sonrası genellikle şişlik azalır.

- Karında Şişlik veya Ağrı
Karnın üst bölgesinde (mide bölgesi) ağrı veya şişkinlik, vücutta sıvı toplanmasına bağlı olarak gelişebilir.

- Hızlı Kilo Alımı
Eğer kalp yetersizliği sıvı birikmesine neden oluyorsa hızlı bir kilo artışı söz konusu olabilir.
Günlük sabah idrarından sonra bakılan kilo takibi önemlidir. Eğer birkaç gün içinde 2 kilodan fazla kilo artışı varsa doktorunuza veya hemşirenize haber vermelisiniz.

- Öksürük
Kalp yetersizliğine bağlı inatçı öksürük ve hırıltı görülebilir. Hırıltı, astımlı hastalardakine benzer olsa da, kalp yetersizliğinde sebep farklıdır. Özellikle gece uyuduktan bir süre sonra başlayan ve hastayı uyandıran öksürük kalp yetersizliğinde nefes darlığı eşdeğeri kabul edilir. Kalp yetersizliği olan kişiler, bazen, öksürükle beraber hafifçe kanla boyanmış sümüksü, kalın balgam çıkarabilirler.

- Baş Dönmesi,  Dikkat Kaybı, Bayılma, Sersemlik
Kalp yetersizliği olanlarda baygınlık hissi, sersemlik ve baş dönmesi gibi şikâyetler, beyine giden azalmış kan akımına bağlıdır. Bayılma ani bilinç kaybıdır ve beyine kan akımının ciddi şekilde azaldığı anlamına gelir. 

- Göğüs Ağrısı
Kalp yetersizliği bulunan olguların 2/3’üne kalp damar hastalığı eşlik ettiğinden, kalp damar hastalığına bağlı göğüs ağrısı sık karşılaşılan yakınmalar arasında bulunur. Bu tip olgularda göğüs ağrısı genellikle göğüs üzerinde hissedilmekle birlikte alt çene ile göbek arasında herhangi bir bölgede de hissedilebilir.

- İştah Kaybı/Bulantı
Kalp yetersizliğinde iştah kaybı veya bulantı yakınmaları bulunabilir. Bazı hastalarda çok az yemelerine rağmen, çabuk doyma veya midede şişkinlik hissi görülebilir. Bu yakınmalara karın ağrısı ve karında gerginlik hissi eşlik edebilir.

Yakınmalar
Aşağıdaki durumlardan herhangi biri mevcutsa bir doktora danışmanız önerilmektedir. 

- Nefes darlığı

      .Basit aktiviteler veya merdiven çıkmakla nefes darlığı

      .İstirahatte veya düz yatarken gelişen nefes darlığı

      .Gece uykudan nefes darlığı ile uyanma

      .Uyuyabilmek için yastık sayısını artırma ihtiyacı duyma

- Halsizlik- yorgunluk

      .Çabuk yorulma

      .Ayaklarda, ayak bileğinde veya bacaklarda şişme (ödem)

     . Genel yorgunluk hali

- Öksürük

      Sık sık öksürme

      Kanla boyanmış, sümüksü kalın balgam çıkarma

Kalp Yetersizliğinde Tanı
Kalp yetersizliği tanısı sadece bir hekim tarafından konulabilir. Klinik hikayeniz ve yakınmalarınız ışığında yapılacak bir muayene sonucu kalp yetersizliği olasılığınız ortaya konacaktır. Doktorlar tanıyı doğrulamak için genellikle bir takım testler isterler. Bu testlerin çoğu basit ve acısızdır. Bu testlerden en sık kullanılanı ekokardiyogram’’ (kalp ultrasonu)’’dır. Kalbin ekokardiyografik incelemesi ile kalp boşlukları, kalp duvarları ve kalp kapakları hakkında bilgi edinilebilir ve kalbin pompalama gücü doğrudan ölçülebilir.

Kalp Yetersizliğinde Tedavi
Kalp yetersizliği tedavisinde erken tanı ve tedavi oldukça önemlidir. Günümüzde hekim-hasta işbirliği ile pek çok kalp yetersizliği hastası normal günlük yaşamlarını devam ettirebilmektedir. Eğer kalp yetersizliği tanısı almışsanız hekiminiz tarafından size bir takım ilaçlar başlanacak ve yaşam tarzınızı hastalığınızın gerektirdiği şekilde değiştirmeniz önerilecektir.

Kalp Yetersizliği Hastasının Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Kalp yetersizliği kronik hastalıktır ve ömür boyu tedavi gerektirir. Kalp yetersizliği hastasının, doktorun verdiği ilaçları düzenli kullanmanın yanı sıra tedaviden en fazla yararı görmesi, klinik tabloda ortaya çıkabilecek kötüleşmelerin önüne geçilmesi ve hastalığın ilerlemesine engel olunması için aşağıda sıralanan yaşam biçimi değişikliklerine uyum sağlaması gerekmektedir.

1.Vücut ağırlığını takip etme
Kalp yetersizliği bulunan hastaların, mümkünse her gün aynı saatte (sabah tuvalete gittikten sonra) aynı tartı ile vücut kilosunu ölçerek kaydetmeleri ve birkaç gün içinde oluşabilecek ani kilo artışlarını doktora bildirmeleri önerilmektedir.

2. Tuz tüketiminin kısıtlanması
Tuz alımının kısıtlanması kalp yetersizliği olan hastalar için en önemli yaşam tarzı değişikliklerinden birini oluşturur.

3. Sıvı alımının kontrolü
Tek başına tuz alımı fazlalığı vücutta sıvı tutulumuna neden olabileceği gibi tek başına alınan sıvı miktarının fazla olması da vücut sıvı miktarını arttırıp kalp yetersizliği tablosunu kötüleştirebilir.

4.Alkol alımının kısıtlanması
Az miktarda alkol tüketiminin koroner arter hastalığını önlemede yararlı olduğu söylense de, kalp yetersizliği durumunda aşırı alkol tüketimi kısa dönemde kalp atım sayısı ve kan basıncını arttırarak ve uzun dönem kullanımında kalp performasının daha da azalmasına yol açarak zararlı olur. Alkol alımı tamamen kesilmelidir.

5. Diyette potasyum alımının düzenlenmesi

6. Yağ ve kolesterol alımının azaltılması

7. Kalp yetersizliğinde aktivite ve egzersiz
Kalp yetersizliği bulunan olguların, günlük aktivitelerini belirgin şekilde kısıtlaması, evde hareketsiz bir yaşam tarzına bağlanmaları istenen bir durum değildir. Araştırmalar kalp yetersizlikli olguların hafif düzeyde ve doktorun önerdiği biçimde yapacağı düzenli egzersiz aktivitelerin yaşam kalitesini arttırdığını ve kişilerin performansını koruduğunu göstermektedir.

9. Sigaranın bırakılması
Sigara dumanındaki karbon monoksit, kanın oksijen taşıma kabiliyetini azaltır. Böylece kalp vücuda yeterli oksijen sağlamak için daha fazla çalışmak zorunda kalır. Sigara içimi aynı zamanda kan damarlarında yağ artıklarının birikmesine katkıda bulunarak damarların daralmasına ve kalp damar hastalığı olanlarda da kalp krizinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Sigara içildiği sırada kalp damarları da dahil olmak üzere tüm vücut damarlarında belirli bir düzeyde büzülme/spazm meydana gelir, kalp hızı artar ve kan basıncında yükselme eğilimi ortaya çıkar. Buna bağlı kalp yetersizliği belirtileri ağırlaşabilir. Bu nedenle sigara bağımlılarının sigarayı bırakması, bunun için gerekirse destek tedavileri alması ve sigara içilen ortamlardan, pasif sigara içiciliğiden uzak durması gereklidir.

Kardiyolojik Check-Up

Kalp hastalıkları, Dünyada ve Türkiye’ de ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alıyor. Ülkemizde her yıl 190 bin kişi kalp-damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor.  Kalp damar hastalıkları her zaman belirti ve bulgu vermeyebilir. Kalp hastalıklarının ilerlemeden tanısının konulması ve tedavi edilmesi için kardiyolojik check-up çok önemlidir.

Kimler Kardiyolojik Check-up Yaptırmalıdır?
-Ailesinde kalp hastalığı olanlar.
-Ailesinde sebebi bilinmeyen nedenle ani ölüm bulunan kişiler.
-Sigara ,alkol kullananlar.
-Şeker hastalığı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği olanlar.
-Fazla kilolu olanlar.
-Aktif spora başlayacak kişilerin spora başlamadan önce
-Sağlığını düşünen herkesin kardyolojik chek up yaptırmaları önerilmektedir.

Kardiyolojik Check-up Neleri Kapsar?
-Doktor muayenesi
-Kalp check-up’ı doktor muayenesi ile başlar.
-Fiziki muayenenin yanında Kalp hastalığı belirtilerine yönelik yakınmalar var mı?
-Sigara ile alkol tüketimi
-Obezite, diyabet, hipertansiyon veya ailede kalp hastalığı öyküsünün varlığı gibi risk faktörleri sorgulanır.

Elektrokardiyografi (EKG)
-Ritim bozuklukları,
-Kalp krizi ( geçirilmiş ya da yeni gelişen kriz),
-Kalpte beslenme bozuklukları,
-Yüksek tansiyona bağlı değişiklikler,
-Kalp kası hastalıkları hakkında bilgiler verir.

Efor Testi
Efor testi; koşu bandı üzerinde ya da bisiklet ile, kalp yükünü giderek artıracak şekilde, belli bir süre ve hızla egzersiz yapılırken EKG ve kan basıncının sürekli takip edilmesi ve belli aralıklarla kayıt altına alınması esasına dayanan bir yöntemdir.

Efor testi en çok kalbi besleyen atardamarlarda darlık veya tıkanıklık olması (koroner yetmezlik) tanısının konulması için uygulanıyor.

Koroner yetersizlik,  hiçbir belirti vermeden gelişebildiği için, şikayeti olsun olmasın 40 yaşın üstünde herkese EFOR TESTİ yapılmalıdır.

Ritim Holter
Ritim holter hastanın, 24-72 saat, üzerinde taşıdığı mobil EKG chazı gibidir.

Ritim holter takan kişiler normal günlük aktivitelerine devam ederler.

Ritim holter;  süreklilik göstermeyen, hastanın günlük aktivitesine ve stres düzeyine bağlı olarak farklı zamanlarda ve kısa süreli olarak ortaya çıkabilen ritim sorunlarında, genellikle kalp hızının düşük olması ya da bazı çarpıntı şekillerinde ortaya çıkan bayılma şikayetlerinde,  kalp ritmi üzerine etkili ilaçların kalbin verdiği yanıtın izlenmesinde fayda sağlıyor.
 
Tansiyon Holter
Hastanın normal aktivitelerini sürdürürken, kan basıncını 24 saat veya daha uzun periyotta, belirli zaman aralıklarında ölçebilen taşınabilir elektronik bir tansiyon cihazıdır.

-Evde kan basıncı ölçümü yapılamadığı durumlarda,
-Beyaz önlük hipertansiyonunun araştırılmasında (sadece doktor yanında yükselen kan basıncı),
-Çeşitli ölçümlerde kan basıncı değerlerinde aşırı değişkenlik olduğunda,
-Gece uykusu sırasında kan basıncı değerlerinin takip edilmesinde,
-Şeker hastalığı ve yüksek kolesterol gibi hastalıkların kan basıncına etkisinin değerlendirilmesinde,
-Uygulanan ilaç tedavisinin takibinde yarar sağlıyor.

Ekokardiyografi
Ekokardiyografi; ultrason dalgaları kullanılarak kalbin iç yapısının ve fonksiyonlarının net olarak görüntülenmesini sağlayan iişlemdir. 

-Ekokardiyografi, kalp kapak ya da koroner damar hastalığının tanısı, takibi ve uygun tedavinin seçilmesinde,
-Doğumsal kalp hastalıklarının tanısında,
-Kalpten çıkan büyük damarların yapısının tespit edilmesinde,
-Yüksek kan basıncının kalbe etkisinin incelenmesinde,
-Kalp ameliyatları sırasında kalp kapaklarına yapılacak müdahale şeklinin belirlenmesi amacı ile yapılır.

40 Yaşını Gecen Herkes EKOKARDİYOGRAFİ Yaptırmalıdır!

Laboratuvar Tetkikleri
Açlık Kan Şekeri: Şeker hastalığının tanı ve takibinde kullanılır.

Total Kolestrol - Trigliserid: Bu testler, kan yağlarının düzeylerini gösterirler. Ateroskleroz (damar kireçlenmesi), şeker hastalığı gibi hastalıkların risklerinin saptanmasında ve tedavilerinin izlenmesinde kullanılırlar. HDL iyi huylu, LDL ise kötü huylu kolesterol olarak da tanımlanır.

Kreatinin : Bu test böbrek hastalıkları ve sistemik hastalıkların böbrekleri etkileyip etkilemediğini takip etmeye yarar.

Hemogram: Kansızlık , kanama bozuklukları, kan kanserleri ve infeksiyon hastalıklarının tanısı ve tedavisinin izlenmesinde kullanılan testlerdir.

Kolesterol

Kolesterol, vücudumuzun bütün hücrelerinde bulunan, yağ benzeri bir maddedir. Bir yandan karaciğerde üretilirken, bir yandan da besinlerle alınır.  Kandaki kolesterol düzeyi ne kadar yüksekse, kalp ve damar hastalığı riski de o kadar yükselir.

İyi ve Kötü Kolesterol Arasındaki Fark Nedir?
LDL (Kötü) Kolesterol
Kötü kolesterol olarak bilinen LDL kolesterol, kanda yüksek olduğu zaman damarların iç yüzüne yapışarak "plaklar" oluşturur. Kolesterol dışındaki bazı maddelerinin eklenmesiyle bu plaklar büyür ve bunlar üzerinde oluşan çatlaklarda gelişen pıhtılar damarları tıkayabilir.

HDL (İyi) Kolesterol
LDL’nin tersine, HDL’nin yüksek olması kalp krizine karşı koruyucu bir etki sağlar. Kandaki düzeyi erkekte 40, kadında 50 mg/dL’ nin altına indiğinde kalp hastalıkları riski artar. Görevi vücut hücrelerindeki kolesterolü karaciğere taşıyarak fazlasının vücuttan atılmasını sağlamaktır.

Kolesterol Yüksekliği Hangi Hastalıkların Riskini Artırır?
Kolesterol yüksekliği, koroner kalp hastalığı, kalp krizi ve inme için en önemli değiştirilebilen risk faktörlerindendir. Kan kolesterolü arttıkça risk de artar. Yüksek tansiyon, diyabet gibi diğer risk faktörlerinin de kolesterol yüksekliği ile birlikte bulunması riski daha da artırır.

Kandaki LDL kolesterol yükseldiğinde, kalp ve beyni besleyen damarların duvarlarında plakların yapısında birikmeye başlar. Bu sert ve kalın birikintiler arter duvarlarının kalınlaşıp sertleşmesine yol açar. Bu duruma damar sertliği (ateroskleroz) denir.

Sıklıkla plağın yakınlarında veya plağın parçalanması ile oluşan bir pıhtı arteri tümden tıkayıp kan akımını durdurur, bu da kalp krizi ve inme ile sonlanabilir.

Beslenme Önerileri
-Kalp sağlığınıza iyi gelen bir diyetle beslenin.

-Kolesterolün bir kısmı vücutta yapılır, bir kısmı ise dışarıdan yediğimiz gıdalarla (kırmızı etler, kümes ve kabuklu deniz hayvanlarının etleri, yumurta, tereyağı, peynir, tam yağlı sütler) alınır. Bunların dışında, doymuş ve trans yağlar dediğimiz ve vücudumuzda kolesterolün yapılmasını uyaran yağları içeren her gıdanın da dikkatli tüketilmesi gerekir. 

Peki Doymuş Ve Trans Yağlar Nedir, Hangi Gıdalarda Bulunur?
Doymuş yağlar hayvan yağları, hayvansal ürünlerde bulunan yağlar ve bu ürünlerden yapılan besinlerin bileşiminde yer alan yağlardır. Katı yağ olarak da bilinirler. Tereyağı, sade yağ, krema, kaymak, süt, peynir ve etler doymuş yağlardan ve aynı zamanda kolesterolden zengin gıdalardır.

Trans yağlar ise, yağların çok yüksek sıcaklıklarda ısıtılması, kızartılması veya defalarca kullanılması sonucu ortaya çıkabilir veya margarinlerin üretimi sırasında bitkisel sıvı yağların kısmi hidrojenasyonu ile oluşabilir. Trans yağlar, bu şekilde üretilen katı margarinlerin yanı sıra, tam yağlı süt, ve süt ürünleri, koyun ve kuzu etleri gibi bazı hayvansal kaynaklı ürünlerde de bulunur.

Günümüz teknolojisinde trans yağlar ortaya çıkmadan margarin üretmek mümkündür: Kısmi hidrojenasyon yerine tam hidrojenasyon yapıldığında margarinde trans yağ miktarı “neredeyse hiç yok” düzeyine gelir, bunlar sıvı (doymamış) yağlardan yapılan daha yumuşak ve sürülebilir ya da sıvı margarinlerdir. Ancak bunların tadını iyileştirmek için içlerine katılan sütte de kolesterol bulunduğunu unutmayalım!

Doymuş ve trans yağlar, LDL (kötü) kolesterolü artırırken HDL (iyi) kolesterolü azaltırlar. LDL kolesterolün damarlarda birikmesine yol açarlar. Damarlarda biriken kolesterol bir süre sonra kalbe giden kan akımını da engelleyerek halk arasında damar sertliği olarak anılan ateroskleroza neden olur. Bunun sonucunda kardiyovasküler hastalıklara yakalanma riski de artar. İşte bu nedenle doymuş yağlar, sağlıksız olup mümkün olduğu kadar az tüketilmesi gereken yağlardır.

Kalp Dostu Beslenme Önerileri
-Günlük toplam kalorinin %25-35’inin yağlardan karşılanması,
-Doymuş yağ oranının, günlük toplam kalorinin %7’sinden,
-Trans yağ oranının ise %1’inden az olması.
-Kalan yağların ise tekli doymamış (monoansatüre- zeytinyağ, fındık yağı,kolza tohumu yağı) ve çoklu doymamış (poliansatüre- ayçiçeği, mısır vesoya yağı gibi bitkisel yağlar, balık, kabuklu kuru yemişler) olması.
-Günlük kolesterol alımının 300 mg’dan, eğer koroner kalp hastalığınız varsa veya LDL kolesterol düzeyiniz 100 mg/dL ve üzerinde ise 200 mg’dan az olması.
-Her gün en az 25-30 gram lif tüketilmesi (tam tahıllı ekmek ve diğer ürünler, meyve ve sebzeler, baklagiller lifden zengin gıdalardır).
-Günlük tuz alımı 5-6 g’ı geçmemelidir.
-Ilımlı dozda alkol tüketilmesi (erkekler için 2, kadınlar için günde 1 kadeh)
-Haftada en az 2 defa balık tüketilmesi.
-Tam yağlı sütten hazırlanmış süt ürünleri yerine az yağlı veya yağsız sütten hazırlananların tercih edilmesi (az yağlı peynir ve yoğurtlar gibi).

Yüksek Tansiyon Nedir?
Tansiyon ya da kan basıncı, kalbin atardamarlara pompaladığı kanın, damar duvarına uyguladığı basınçtır. Normal koşullarda, dakikada 60-80 defa atan kalbimizin her atımı ile kan basıncı artarken (sistolik kan basıncı - büyük tansiyon), kalbin iki atımı arasındaki kanla dolma periyodunda azalır (diyastolik kan basıncı - küçük tansiyon). 

Oturmak ya da sırtüstü yatmak gibi vücudun pozisyonunda oluşan değişiklikler, egzersiz, uyku gibi durumlarda kan basıncında değişimler oluşabilir 
Kan basıncı 130/80 mmHg denildiğinde; 130 sistolik, 80 diyastolik kan basıncı olarak adlandırılır.

Kan basıncı 120–129/80–84 aralığında ise normal; 140/90 mmHg veya üzerinde ise yüksek (hipertansiyon) olarak kabul edilir.

Yüksek Tansiyon Hangi Hastalıkların Riskini Artırır?
Kalp, beyin ve böbreklerimiz, uzunca bir süre yüksek kan basıncı ile başa çıkabilir ve belirti vermezler, bu nedenle hastalar yıllarca yüksek tansiyon hastası olduklarını bilmeden yaşayabilirler. Ancak, bu durum, vücudumuza zarar vermediği anlamına gelmez. Bu nedenle hipertansiyon, ’sessiz katil’ olarak da bilinir.

Çünkü yüksek kan basıncı, özellikle kişide diğer risk faktörlerinden (şişmanlık, sigara, kan kolesterolünde artış, diyabet gibi) bir veya daha fazlasının bulunması halinde,  inme, kalp krizine yol açan koroner kalp hastalığı, kalp yetersizliği ve böbrek yetersizliği riskini doğrudan ve birkaç kat artıran majör bir risk faktörüdür.

Yüksek Tansiyon İle Mücadelede Öneriler
Yüksek tansiyon yaşam boyu süren bir hastalıktır, ancak kontrol altında tutulabilir. Bunu, kan basıncını yükselten risk faktörlerini kontrol ederek yapabilirsiniz.

Bunun için aşağıdaki önerileri benimsemelisiniz:
-Eğer fazla kilonuz varsa zayıflayın. Kilo verdiğinizde kalbinizin yükü de azalır ve sıklıkla kan basıncınız da düşer. Diyet yaparken alkollü içeceklerden uzak durun, çünkü bunların besleyici değeri yoktur ve kalorileri yüksektir.

-Düzenli egzersiz yapın. Fiziksel aktivite azlığı yalnızca sizi şişmanlatmakla kalmayıp kalp krizi ve inme riskini de artırır. Düzenli egzersiz, her gün 30–60 dakika süre ile yapılan orta-ağır şiddette egzersiz, şeklinde tanımlanmaktadır.

-Sigarayı bırakın.

-Yediğiniz tuz miktarına dikkat edin. Tansiyon açısından alınması önerilen günlük tuz miktarı maksimum 5-6 gram’dır. Sofrada tuzluk bulundurmamak, yemeklere az salça koymak ve aşırı tuzlu gıdalardan kaçınmak yapılması önerilen ilk adımlardır. Gerekli durumlarda doktorunuz daha fazla tuz kısıtlaması önerebilir.

Toplam Kardiyovasküler Risk Yaklaşımı

Kalp hastalıkları ve özellikle koroner damar hastalığı dünyada ve ülkemizde başta gelen ölüm nedenidir. Hayatı tehdit edebilecek kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarından korunmanız için Ersoy Sağlık Grubu kardiyoloji bölümü düzenli kalp sağlığı kontrollerini önermektedir.

Ersoy Sağlık Grubu'nda kardiyoloji bölümü; kalp sağlığını korumak, teşhis ve tedavisini gerçekleştirmek için dünya standartlarında hizmet veren bir birimdir.

Kalp ve damar hastalıklarıyla mücadelede büyük önem taşıyan toplam kardiyovasküler riskin belirlenmesi ve kalp ve damar hastalıklarına yönelik risklere bütünüyle müdahale edilmesi yaklaşımı önem taşımaktadır. Kardiyovasküler risk faktörleri; yaş ve cinsiyet, birinci derece akrabalarda erken yaşta kardiyovasküler hastalık öyküsü, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam, aşırı kilo, hipertansiyon, dislipidemi ve diyabettir. Bu risk faktörleri içinde, aile öyküsü varlığı, yaş ve cinsiyet müdahale alanı içinde yer almamaktadır. Toplam kardiyovasküler riskin değerlendirilmesi ve azaltılması kalp sağlığının korumanın temel unsurudur. Değiştirilebilir risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile koroner kalp hastalıkları, inme ve Tip 2 diyabetin % 80 oranında önlenebileceği gösterilmiştir. Risk altındaki bireyler tanımlanabilirse, bu kişilerin ve toplumun kardiyovasküler hastalık riski azaltılabilmektedir. Kardiyovasküler hastalıklardan korunmada yaklaşım tarzı, tek bir risk faktörüne değil, genel riskin düşürülmesine yönelik, çoğul risk faktörleri gözetilerek multidisipliner olmalıdır.

Hastaların toplam risk düzeyinin belirlenmesi ve değiştirilebilir risk faktörlerine bütünüyle müdahale edilmesi gerekmektedir. Kardiyovasküler korumanın amacı, ölümcül olan ve olmayan aterosklerotik kardiyovasküler olayların, komplikasyonların ve perkütan ya da cerrahi revaskülarizasyon ihtiyacının azaltılması, yaşam kalitesinin artırılması ve süresinin uzatılmasıdır. Bu hedefe erişmek için toplam kardiyovasküler risk değerlendirmesi ve buna yönelik bir tedavi stratejisinin oluşturulması esastır. Bu amaçla yapılan çalışmalardan biri olan “Kalbinizi koruyun, içinde sevdikleriniz var” projesi Kardiyovasküler Risk Platformu tarafından yürütülmektedir.

Bu risk faktörlerinin azaltılması,  kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasını ve bunlara bağlı ölümleri azaltır.

Kalp ve damar hastalıklarından korunmada, tek bir risk faktörünün değil, tüm risk faktörlerinin birlikte ele alınması ve müdahale edilmesi çok önemlidir.

Bu sitede, kalp ve damar sağlığınızı olumsuz etkileyen risk faktörleri hakkında bilgiler ile daha uzun ve sağlıklı bir yaşam için öneriler bulabilirsiniz.


Bu Bölüme Ait Hekimlerimiz


Bu Bölüme Ait Videolar